23 Temmuz 2014 Çarşamba

Madde enerji

Enerji-Madde ](doğa, varlık, nesnel gerçeklik) ile bilinç (ruh, zeka, düşünce) arasındaki ilişki, düşünebilen ilk canlıdan günümüze kadar gelen zaman süreci içerisinde felsefenin birincil sorunu olarak kabul edilmiştir. Maddecilik ve idealizm Madde ve bilinç ilişkisine vereceği cevaba göre ya maddeci veya idealist felsefe olarak adlandırılır. Hala Dünyada ağırlıklı olarak bu iki dünya görüşü de mevcuttur. Materyalizme göre nesnel gerçeklik sonsuz olan maddedir bilinç ondan sonradır Bilinç maddenin bir fonksiyonudur. Metafiziğe göre de Bilinç birincildir her şey ondan sonra değer kazanmaktadır. Çağlar boyunca Felsefe buna göre şekillendirildi doğal olarak iki zıt taraf gibi görünen düşüncelerin mücadelesi şeklinde toplumların yaşamına etki ederek şekillendirmeye devam etmiştir. Bugün Bilim yolumuzu açmakta önümüzü daha iyi görmemizi sağlamaktadır. Karanlıkta kalan birçok konuyu aydınlatmaktadır. Felsefeyi dar bir kalıbın içerisine sokarak alanını daraltarak bir ikilem sunarak tartışılması, gerçekliğin daraltılması evrensel kurallara aykırı olduğundan bilimselde değildir. Madde ile bilinç bir birlerini tamamlamakta birisinin diğerinden herhangi bir üstünlüğü bulunmamaktadır. Çünkü hem madde hem de düşünce birdir, tek bir varlıktır. Birisi daha önce birisi daha sonra değildir. Madde öncesi evrenin yaratılış evresi bilinmektedir. Enerji maddeyi oluşturduğu gibi maddede enerjiye dönüştürülebilir. Aslında madde ve enerji bir birlerinin değişik şartlardaki görünümleridir. Her şeyin kaynağı olan enerjinin değişik şartlarda çeşitli kabiliyetler göstererek doğa, varlık ve nesnel gerçekliği içerisinde barındırmaktadır. Aynı zamanda ruh, zeka ve düşünceyi de içinde barındırmaktadır. Tüm gerçekliğin kaynağı budur.Düşünce tarihinde uzun yıllar varlığın görünüşünün gerçeği tam yansıtmayacağı düşünülmüştür. Ancak Husserl, varlığın görünüşü arkasında metafizik bir temelin bulunamadığını, gerçek varlık dünyasını tanımak için varlık fenomenlerinden (Fenomen, Yunanca, varlığın görünüşü demektir.) başka bir şey olmadığını söylemiştir. Ona göre, varolan kendisini fenomenlerinde gösterir. Varlığı anlamak için, boşuna, ulaşamayacağımız tözler aramayalım. Varlık, göründüğü gibidir; biz onu incelediğimizde doğrudan doğruya özlerini kavrıyoruz. Gerçeği ruh ve madde diye ayırtmaya gerek yoktur.[sarikutu]Madde oluştuğunda içerisine çeşitli biçimlerde kodlanarak konulan tüm nesnel gerçeklikler ve olgular da bu sistemin birer parçasıdırlar. Maddenin sonsuzluk ilkesi gelişen bilim tarafından ret edilmektedir. Tek başına ne Madde ne de Bilinç hiçbir bir şey ifade edemez. Enerji evrenin oluşumunda rol alan ve değişik şartlar altında değişik özellikler katan bir nesnedir. Maddeyi oluşturan ve her şeyin kaynağı olan Yaratıcı öz (enerji) ne sadece enerji ne de sadece bilinç ile açıklanamaz. Her şey yaratıcı özün kendisidir. Bilinç ve nesnel gerçeklik budur. Burada her şeyi var eden kuvvettin her şeyi bilerek, her şeye hareket vererek çeşitli kural ve prensipler ile bunları donatmıştır. Madde ve bilinç birbirlerinin karşıtı değil birbirlerini bütünleyendir. Enerji -Madde ve bilinç olmadan hiçbir varlıktan söz edilemez. İlerdeki konularda evrenin oluşumu ile ilgili Çeşitli bilimsel gerçeklerden yola çıkarak maddenin sonsuz olmadığını gösteren örnekler bulunmaktadır. Materyalist Diyalektiğin temelini oluşturan Maddenin sonsuzluk ilkesi artık bilimsel bir olgu olmadığı kanıtlanmıştır. Diğer tarafta her şeyi bilinç ile açıklayarak ortaya çıkarılan evrensel kural ve prensiplere ters olan her şeyin kaynağı salt ruh ve bilinç olduğunu ileri sürerek ilkel düşüncelerden miras kalmış Metafizik düşüncede bir kenara bırakılmalıdır. Dolaysıyla Günümüze kadar gelen süreçte bütün dünyada tartışılan ve derin izler bırakan bu düşüncelerin Bilimin ve düşüncenin gelişiminde ağırlıklı rolleri olmasına karşın Evrensel kural ve prensiplere karşıt düşünceler barındırdıkları için gelinen noktada bir işlevleri kalmamıştır. Bunun için bundan sonra bilimi temel almış evrensel kural ve prensiplere dayanan bir felsefi düşüncenin ortaya çıkması doğadır. Alt yapısı evrensel kuralar ile donatılmış nesnel gerçekliğin anlamı ve varolmasının nedenlerini irdeleyerek insanlığa yol gösterecek bilimlerin varlığını destekleyerek geleceğin nasıl şekillenmesi gerektiğini düşünceler arası savaş değil evrensel kurallar ve prensipler(bilim) çerçevesinde şekillendirilmiş bir düşüncenin geliştirilmesi insanlığın gelişmesi ve evrendeki gerekli yerini alabilmesi için çok önemlidir. Felsefe; Bilimdeki gelişmenin, dünyadaki yaşamın geleceğini nasıl şekillendireceğini önceden görebilmelidir. Teknolojinin günlük hayata girmesi ile oluşacak yeni durumların önceden hesaplanıp planlanması yapılmadığı taktirde dünyada büyük olumsuzluklar yaşanabilir. Bugün olduğu gibi eski ve yeni çatışmalar, evrensel yasalara uymayan Çarpık teknolojik uygulamaların getireceği çevre kirliliği, toplumsal yapıların bozulmasından kaynaklanacak sınıfsal çelişkiler Dünyamızı büyük bir kaosun içine sürükleyebilir. Bu tür olumsuz örnekler çoğaltılabilir. Toplumsal yapılar teknolojinin gelişmesine paralel olarak değişecektir. Geçmişte olduğu gibi yeni değişimler birlikte yeni sorunları da barındırdığını bilmekteyiz. Bir tarafta global hale gelecek bir Dünya diğer tarafta buna karşıt olan dinamiklerin dünyası olacaktır. Bu iki çelişki dünyanın geleceğini şekillendirecektir. Genel evrensel kural ve prensiplerin burada alacağı rol çok önemlidir.Çağımızda bilimin gelişmesi ile birlikte Teknoloji alanında da büyük gelişmeler olmaktadır. Teknoloji hayatımızın ayrılmaz önemli bir parçası olmaya başladı. Ancak Teknolojiyi hayatımızın bir parçası haline getirilirken, Evrensel kural ve prensiplere uyulmadığı taktirde büyük felaketlerin oluşması kaçınılmazdır. Evrensel kural ve prensiplerin farkına varılarak aslında var olan kuraları keşif etmiş oluyoruz. Bunun felsefesiz uygulanması bizleri çok hatalı ve geriye dönülmez bir yola saptıracaktır. Uzun bir dönemden beri felsefe bir tarafa atılarak teknolojik gelişmeler ruhsuz bir şekilde felsefesiz uygulanmaktadır. Bu tür bir uygulama insanın robotlaşmasını getirmektedir. Yaratığımız teknolojinin ettik değerler ve insanlığın gelişimi için kullanmamız gerekirken insanlığın yok olması ve dünyanın geleceğini yok etmek amacıyla kullanmaktayız. Felsefe olmadan geliştirilmiş tüm teknolojiler evrensel kural ve prensiplere aykırıdır. Bunun için bilimsel gerçekleri çok iyi değerlendirmek gelinen noktada felsefeye başvurarak yeni düşünceler geliştirmek suretiyle hedeflenen yaşam standartlarına ulaşmak ve canlılığın korunarak evrende yayılmasını sağlamış olacağız. Eğer bütün gelişmeler günlük çıkarlar, hırs ve felsefesiz yapılırsa düşünebilmenin hiçbir anlamı kalmaz. Çok kısa bir gelecekte Dünyayı teknoloji çöplüğü haline getirmiş olacağız. Bu gün sürdürülmekte olan ekonomik ve sosyal işleyiş bu şekilde yoluna devam ederse kısa bir zaman süreci sonucunda dünyada ne yaşanabilecek bir yer nede yaşayabilecek bir canlı bulamazsınız. “Çok üstün teknolojiler üretim, akıl almaz üstün bir noktaya geldim” diyerek böbürlenmek yerine yaratılan teknolojilerin evrensel kural ve prensiplere uygun olup olmamasına bakılması daha uygun bir davranış olacaktır. Bu konuda dünyada çeşitli kurum ve kuruluşlar bulunmakla birlikte yeteri kadar baskı unsuru taşımadıkları günümüzdeki gelişmelere bakılınca anlaşılmaktadır. Dünyamızda canlılığın devamlılığı ve evrenselliğini koruyabilmek için ciddi bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Evrensel kural ve prensiplere uygun teknolojiler geliştirilmesi için “Dünya standart Teknolojiler birliği” kurulmalı tüm dünya uluslarınca buna uyulması zorunluluğunu güvencelere bağlanması gerekmektedir. Evrensel kural ve prensiplerin saptanması içinde bilimsel işbirliği yapılarak bu konuda da Tüm dünya uluslarını kapsayan bilimsel bir kuruluşun kurulması da bir zorunluluktur. Dünyamız, evrende canlılığı barındıran milyarlarca gök cisimden bir tanesidir. Tüm bu koşulların bir araya getirilerek oluşturulan yaşamın değeri çok büyük ve çok kutsaldır. İnsanlık yeryüzünde görüldüğü günden bugüne kadar doğaya karşı verdiği mücadele sonucunda (deneme yanılma yolu ile) bir çok tecrübeler kazanmıştır. Bilimin üstünlüğü kabul edilerek uygulamaya konulduktan sonra elde edilen kazanımlar insanlığı hatırı sayılır bir noktaya getirebilmiştir. Günümüze kadar süre gelen inanç ve felsefelerinde gözden geçirilerek evrensel kural ve prensiplere aykırı olanları ayıklayarak insanlığın hizmetine sunulmalıdır. Bu durum insanlığın gelişmesine büyük bir ivme kazandıracaktır. Felsefe, sadece akademik çevreler arasında tartışılabilecek bir konumdan çıkartılarak herkes tarafında konuşulabilecek tartışılabilecek bir konuma getirilmelidir. Geçmişte Kutsal dinlerin gelişmesi diğer felsefi ideolojilerin gelişmesi tabana yayıldığı ölçüde değer kazandıklarını görmekteyiz. Günümüzde eğitimli insan sayısını giderek artması Bilimi sorunsuz tartışabilecek bir konumda olduğunu göstermektedir. Gelecekteki yıllarda bunun çok önem kazandığını görebiliriz. Geçmişte yapılan tartışmalarda evrensel kural ve prensiplere uyulmadığı için bu uğurda savaşların, yokluğun ve sefaletin oluşması önlenememiştir. Geçmişten gelen olumsuzluklar olumlu gelişmelere ayak bağı olmaya devam etmektedir. Evrensel kural ve prensipler bilim tarafından ortaya çıkartılması insanlığın gelişmesini her zaman doğru yönde geliştiremez. Gelişme insanlığın ve canlılığın yok olması içinde kullanılabilir. Bunun için Felsefeye büyük görevler düşmektedir.[sarikutu]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder